pazar çantasının tribal yalnızlığı


kaynayan çaydanlığın ucundan atlamaya çalışan su gibi geldim bu sefer. bütün gücünü yanan ateşten alan, ödenmeyen doğalgaz faturasından muzdarip bir şekilde geldim...

susam sokağı sakinleri için yapılan kermese katıldım geçen, görseniz ne kadar yardıma muhtaç durumdalar.  hepsi birbirinden acayip, gıcı gıcı durumda. yakasına kırmızı kurdela takılmış ilkokul veledinin yaşadığı utangaçlık gibi biraz, sanırım filozofik bir olgu olsa gerek.

dikkat ettiğim bir kadınsal tavrı sezdim efendim. yani aslında hep sezerim bunu ama söylemek bu güne nasipmiş. kadınların alışveriş yapma olgusu ve bunu meşrulaştırma girişimlerinden bahsediyorum. normalde sahip oldukları bir hödöyü nasıl olurda sahip olmadığını gösterip onu alabiliyorlar anlamış değilim. 

- ben alışverişe çıkıcam hayatım.
- sevgilim zaten bir sürü şeyin var daha ne alıcaksın ki ?
- aşkım saçmalama ya giyecek hiçbir şeyim yok!

işte can alıcı kelime; "giyecek hiçbir şeyim yok!

tamam olmasa anlarım; ancak bunu meşrulaştırma kelimesi bu olmasın bari. ha anlamadığım diğer bir nokta her daim bu bahanenin kullanılması. başka bir şey bul, onu söyle, onunla kandır erkeği...

sanırım bunu anlatmak sadece akıllara mıhlanmış düşüncenin iştirakına sebep olur. 
oldu bile...


boş akbil sesinin kulak tırmalayan mırıltısından gelen edit: bu alışveriş çılgınlığı sanırım insanoğlunun yaşama belirtisi, yoksa nasıl olurda buna karşı koyarız diye düşünenler çıkardı!