olaya fransız olmak için kalkıp fransa'ya gitmek #2

.

"zamana yemin ederim ki; insan ziyandadır. inananlarla iyilik yapanlar, bir de birbirine doğruyu tavsiye edenlerle, sabrı tavsiye edenler hariç."    Asr Suresi

..diye başlamayı uygun görmüş bir seyyah sözlerine. sonrasında kendine has üslubu ile biraz konuşmak istemiş. almış eline o senelerdir elinden düşürmediği asasını, dayamış çenesine.

biz demiş; 

gönlü feraha ermiş bir neslin evlatlarıyız. kim ki; aklından geçirirse yaptığı iyiliği, onadır asıl hayranlığımız. onadır el çırpışımız her lahzada, her kapanan perde de bir daha gelsin diye alkışımız onadır..

paris efendim..

bir önceki yazıda aslında neye niyet ettiğimi az çok anlatmıştık. "aşk" ile anılan bir şehri betimlemek için aşkı mı, yoksa ona aşık olanı mı anlatmanın daha doğru olduğunu. bir nevi hastalıklı düşünce listeleri bunlar. hani ilelebet süregelen farklı hegemonyaları, elinde uzun bi' çubukla dürtmeye çalışmak filan. bahçedeki arı kovanına çomak sokmaya hevesli, arılar başına üşüşünce de annesinin eteğinin altına saklanan çocukluk halleri yani..


kalabalık sokaklar, neydü belirsiz telaşlar bütünü, akıl almaz bir alışveriş çılgınlığı, pahalı kıyafetleri ile sokakta moda defilesi düzenlemeye meyl etmiş kadınlar..

böyle bi' kaç kelime daha bulurum aslında paris'i anlatmaya; lakin içimden gelmiyor. içinde birazcık seyyah ruhu taşıyan herkes, bu düsturu devam ettirmek için paris'e gitmemek gerektiğini bilir. ben de onlardan biriyim aslında. haa yolumuz düştüğü halde ondan bahsetmemek, tanımamaya çalışmamak olmaz elbet. yalnız içimde ne bir özgürlük hissi uyandırdı, ne de nice'de yaşadığım kadar eski-yeni sosyalizmi. ifade etmekteki zorlanmam da sanırım bu yüzden. tamam; bir şey bulmaya gitmedim, bulup da göstermemezlik de etmedim; ancak ilk defa bu kadar çok şeyin arasında, hiçbir şey bulamamazlık etmemiştim. suç benimse kabulüm, çekerim cezamı..