sokakların bir şehre kattığı anlamlardan sadece bazıları..

.

komin hayatı adında tiyatrolar oynanıyordu 7 ile 24'ün kesiştiği bölgede. kimin aklına gelebilirdi ki sahnenin bütün ihtişamının alfred'in üzerinde olacağını. lastik değiştirmeye durduğumuzu söylemiştik polis memuruna ve statik boya ile boyanmış mutfak dolabı kulplarımızı vermiştik evrak olarak. inceledikten sonra siyah yerine beyaz olması daha anlaşılabilir gelmiş olacak ki "bugün şanslı günündesin" diyerek uğurladı bizi. işte bütün hikaye de öyle başladı new york'un arka mahallelerinde. kendimizden emin adımlarımız olduğundan hikayenin bundan sonrasını daha cesur anlatacağım. korkumuz kimseden olmadığı için kendimize bir nebze cesaret pompaladık sayın okuyucu. sonrası sizin insafınız ve inşanız arasında gelip gitmek üzere kuruldu. kolay gelsin..


dünyada sokakları en çok fotoğraflanmış şehir olabilirdi new york. 2007 senesinin sonbaharına doğru kendimizi new jersey'den zor atmıştık center station'a. ki bu bir atış değildi inanır mısınız? hatta  bu new york ile ilk sevişmemizdi. çünkü sahillerine vurmuş çok az balinası vardı new york'un. bizim için çok şey ifade etmese de, sancılı bir serüvenin iç gıçıklamaları olarak tarihe geçtiğini biliyorduk. neyse.. new york için hissettiklerimiz hakkında bir kaç kelam etme gafletine düştüğümüzü, sonrasında ise böyle garip hislerimizin olmasının ne kadar da enteresan olduğunu yine farklı bir sokağında keşfetmiştik. hangimizin böyle hislerin yoktu ki farklı şehirler için. hem kendimiz, hem de hayallerimize dürüst olmak gerekirse -ki bu sanırım zor bir durum- new york aldığı iltifatların bazılarını hakederken, orada yaşayanlar için külfet olduğu konularda da tahtını diğer eyaletlerine bırakıyordu, 5 vakitlik namazların bazılarında..


sabit bir kaç fotoğrafla da yapmıyordu bunu hatta. kaldığımız evin sokağından tutun da, hiç kabul etmediğimiz bir kaç gökdelenin gölgesinde de bu tavrı vardı koskoca şehrin. nüfuzunu kullanıyordu bütün devlet dairelerinde sanki. herkesin yüzyıllarca isteyip de yapamadığını o bir kaç yüzyılda başarmış, geldiği durumla herkesin ağzını açık bırakmıştı. insanların bu şekilde değişim gösteren şehirlere hayranlıkları olduğunu yavaş yavaş anlamıştık biz de. mesela ben, daha önce atlanta'ya hayran olmuştum bir kaç mevsim. ama new york, bütün sıfatları tek bir cümle için kullanarak herkese ne kadar özel bir şehir olduğunu kanıtlamıştı..


sonra mı?

filmlerde görünce kıskanılan çok şehir peydah oldu televizyon tarihi boyunca. oğlunun beyzbol maçına yetişemeyen babalar gibi türediler yanı başımızda. işte biz de bu yüzden aralarından birini seçmek zorunda kaldık, antenimiz elverdiğince. bir nesil heba oldu parliament sinema kulübü izleyemeden yattığı için hatta. izleyenler için de hangi şehir bu anlattığım sınıfa dahil bilemem ama; new york bu hikayede hep en güzel rollerin kahramanı oldu..

onu sevenler cemiyeti tarafından!



..week 22 is over!