sabahın altısında ateş mücadelesi


saatlerce düşünmüş ve karar vermiştim artık; kahvemi alıp yürüyecektim biraz. sabahın erken saati kimsecikler yok sokakta diye saldım çayıra kendimi. aslında kaç zamandır planlanan bir yalnızlamak libidosu birikmişti bedenimde. dışarı atılması lazımdı tez zamanda...

genelde şort giyerim yazları, dışarıda da içeride de hep rahatlık unsuru oluşturur bünyede. nedense bazıları ne çorapsız çıkabilir dışarı nede pantolonsuz. aslında bu her zaman bir tezat olur, hep biri diğerini eksik bırakır. o olmadan o olmazmış gibi gelir hep. oysaki çorabın üstüne şort giymek bir ingiliz geleneği. kısa bağcıklı ayakkabılarının içinde ekose desenli çoraplar giymiş ingilizler gelir hep akla ekose çoraplar görüldüğünde. hep onlar vardır dehrizlerde, belki de kendi iç deformasyonumuzda...

- günaydın. açıksınız öyle değil mi.
+ günaydın. evet evet buyrun.
- kahve alabilir miyim? sütlü lütfen ve olduğundan sıcak olursa sevinirim...
+ tabiki efendim hangi boy?
- grande lütfen
+ biraz beklecem izniniz olursa
- tabiki sorun değil, bekliyorum.

normalde sabahın köründe açık olmasını bile beklemediğim bir hazır kahve frençayzinginin içinde kendi ogolarımı tatmin etmek için oradaki çalışan kızdan yardım almaya başlamıştım. ne de güzel yardım etti bana bu bencillik yarışında, sabahın 6 sı olmasına rağmen !?!
yine o sese takıldı kulağım, hani şu "fuuffffşşşş" şeklinde kahvenin sütünü buharla ısıtan küçük metal çubuğa. hep bir şekilde kullanımını merak ettiğim, halbuki hiç bir özelliği bünyesinde barındırmayan bir metal parçasına. ingiliz amcaların ekose çoraplarındaki acizliğimden midir nedir bilmiyorum, bunda da bir üşüntü geldi omuzlarıma. kahvemi istememden geçen bilmem kaç dakikada sayısız çıkarımlar üreten beynim sanki; "hadi al artık şu kahveyi de gidelim" der gibiydi...

+ kahveniz hazır efendim. sütlü ve normalinden çok sıcak.
- aa teşekkür ederim. evet baya sıcakmış. neyse kolay gelsin size, iyi çalışmalar.
+ sağolun, iyi günler.

yine geç kalmıştı birisi, çoğu zaman olduğu gibi ben demiştim diyememişti.

* pardon ateşiniz var mı?
- sabah sabah, ateş!
* yok mu?
- hayır yokta, biraz erken değil mi?
* evet ama içmeden uyanamam ki ben, neyse iyi günler size.
- bi dakika bi dakika, nasıl uyanamam?
* siz mesela kahve içiyorsunuz sabahın 6 sında, bende sigara. işte bunun gibi..
- ...

soğumuştu kahve, sütün köpüğü filan da kalmamıştı...