kısa cümleler hakkında yeni bir teori..

.

bundan tam 52 hafta önce, berlin'de ilk yazısını yayınladım bu projenin. devamındaki 52 haftada yaşadığım herhangi bir durumdan bahsettim size. bu bazen gidip gördüğüm bir şehir oldu, bazen de anlatmak istediğim saçma sapan şeyler. kimisi için itiraflarım diyebilirim ama en önemlisi bunlar benim yaşadıklarım. bundan yıllar sonra kendim için birer zihin defteri belki, belki kimse için anlamı olmayan bi' çok detay. bunu yapmaya başlama sebebim, bir süre ara verdiğim bu blogu canlı tutmaya çalışmak. çünkü insan canlı tutmaya çabaladığı şeyler sayesinde ayakta duruyor. bazen deviriyor elindekileri, bazen kırdığı için yapıştırmaya çalışıyor. zaten hayat da bu.. kendiniz için yapmak istediğiniz ne varsa, en çok başkalarına veriyorsunuz. bu kimi için zarar görünse de, sanırım benim için hayata tutunma çabası. itiraf olarak almayın bunu, bu benim gerçeğim..


uzatmanın anlamı yok. ben 52 hafta boyunca bu mecraya bir çok şey yazdım. okundu ya da okunmadığı kaygısıyla değil. sayesinde bir yıl boyunca beni ayakta tutan, zihnimi yoran, yormaya devam eden bu projeye artık son vermem gerek.

çünkü; yeni şeyler söylemek lazım..



..week 52 and project is over!



kısım 6: artakalan fotoğraflar, yosemite'den..

.

ilkin, böyle güzel geçeceğinden emin olamamıştık. sıkıntıdan, yorgunluktan ve zevkten aldığımız bütün hazların hayatımızda daha önce hiç yaşamadığımız şekilde bizi etkilediği aşikardı. sabırsız davranmak gibi hissizliklerimiz, çoktan bizi terketmişcesine ulu orta bırakmıştı. ufkumuz genişlemişti, bu çok net. ilişkilerimizi bile irdelemişti, hakkı olmadığı halde bile. ki bu hepimiz için mantılı düşünmemize engel olan en büyük güzellikti..




      





     


bu son kareydi yosemite'den. ve aklımızda, hep bu isim kalacaktı..



..week 51 is over!


kısım 5: gökyüzünün yosemite hakkında düşündükleri..

.

bu bi' geriye dönüş. zamanında çok fazla insan tarafından ziyaret edilen ve hakkı elbette ki verilmiş ulusal parkların en güzeline hem de. ismi zürih kadar güzel, haşmeti piramitlerden de büyük bir ulusal parktan bahsediyoruz. şanslı kesimden zührelerin kendileri içinde ne kadar önemli olduğunu, simokin giyilen davetlerde bahsettiği başlı başına bir eser. ve inanır mısınız bu haykırışların hiçbirine bu kadar asi ve baki seyirci kalınmamıştı..


ki zaten başınızı kaldırdığınızda da belli oluyor. ihtişam, bütün boyun ağrılarının müsebbibi. düzgün uyku uyuyamıyor olmak bile güzel onun yüzünden. kabusların da hakeza.. sefillik sonrasında bize ve daha çok size minnet etmemek. sürdürülebilir şey değil bu.. haçlı seferlerinden bu yana insanoğlunun hiddetinden korunmuş, ateşe maruz kalmış ve yanmış. cümle kurarken dahi insanı ürküten bir haşmet bu, başka bir şey değil.. 


su.. bu parkı belki de bu kadar çekici hale getiren en büyük unsur. muhtelif zamanlarda azalsa da, yine de kendine dakikalarca baktırabilen alamet-i farika. temiz, başka bir açıklaması yok; tertemiz.. yüzlerce metre yüksekten akarken de, ayak bastığımız toprakta süzülürken de tertemiz.. 


ve yine gökyüzü. sona yaklaştığını anladığından mıdır bilmem half dome dahi bu oyundan biraz geride duruyor. yakından bakınca üzerinde tırmanan insanları görebileceğiniz bu davasa kaya parçası; bir ulusal parkın içindeki, insanoğlunun erişebileceği en güzel şeylerden biri. aynı hizada olmadan bile güzelken, aynı hizaya geldiğinide sizi nasıl dehşete düşürür tahmin bile edemiyorum..



aslında hepsinden çok fazla yok yaşadığımız korkuların, biriktirdiklerimiz dışında. halefi selefe kırdıran, özlemlerin bir kaçı hariç. şimdi bu muhteşemliğin bize bıraktığı izleri sarmak için tekrar ihtiyaçımız var;

elbette yosemite'ye..




..week 51 is over!



kısım 4: peki yosemite bunu hakediyor muydu?

.

peki yol almak vazgeçilmez olduğunda, bize ve bizin gibilere biraz olsun acıması olacak mıydı? bu soru eşiliğinde adımlıyorduk küsüratları. ilk olarak bize bahşedilen nefesimizi tükettik derin dehrizlerde. ardından hiç olmayacak, olmamış ya da oldurulmaya imkan dahi verilmemiş senfoniler çalındı kulaklarımızda. notaları dahi yazılmamış, bir taksim edasıyla icra edilen bu eser, dünyanın en güzel ulusal parklarını birinde karşımıza çıktı. ilkeli davranma çabalarımız onun güzelliği karşısında peyhude birer çabadan başka bi' şey değildi elbet. zahmet edeip derhagına çağırmamış olsa, hiç yaşamamış hissedecektik bu evrende. zalim, yine zalim olacaktı.. galip, gine galip.. 


ilk değildik elbette. bizden öncesi de vardı, sonrası da. sırf başkaları ayak bastı diye bunu anlaşılabilir karşılamamız mümkün değildi. böyle olduğu için de parkın uçsuz bucaksız noktalarına adım adım seyahat ediyorduk. bi' nebze de olsa bıkmadan usanmadan yürüyorduk; çünkü burada geçireceğimiz zaman hayatımızın geri kalanında geçireceğimiz zamanların yanında çok da cezbedici değildi. 


manzaralı olsun diye hatırımızda kalan bütün lafzalalar, seçili ürünlerde yapılmış kampanyalar gibi derin anlamlar arama ihtiyacı hissettik elbette. anlatacağımız anılarda ince detaylar da olmalıydı. zaten kısa zamanda bütün bunları yaşayabilmek için elimizden geldiğinde km yaptık. koskoca ulusal parkın en derin dehrizlerine yolculuk yapmış bizlere neyin yetip neyin yetmeyeceğine artık biz değil toplum karar verecekti. sevgi bunun hiçbir yerinde bulunmuyordu. tek varolan özgüven eksikliği bu ihtişamın karşısında..




artık kendimizden ödün veriyorduk ki bu normal karşılanmıştı bütün evrende. biz hiç ayrılmamak üzere vedalaşıyorduk zaten bütün metrekarelerinde yosemite'nin. sanırım en büyük hatayı da burada yapıyorduk..




..week 49 is over!



kısım 3: pergeller, çemberler ve yosemite sarmalları..

.

kesin olarak böyle bir sonuç beklemiyorduk. beklentilerimizin karşılanması için tabiattan yaptığımız talepler, kockoca ulusal parkın her metrekaresinde yerini almıştı bile. arabadan baktığımızda gördüğümüz manzaralar bile tarif edilemez güzelliklerdeyken, indiğimizde bizi karşılayacak olan manzara kim bilir nasıldı. öyle şiddetli duyguların arifesinde önümüze çıkan bütün serzenişleri bir kenra bırakıp devam ettik o beklenen manzaraya karşı. ev sahibimiz bu anı;" jurassic park filminde bir sahne vardır ya hani, başroldeki adam parka ilk girdiğinde karşısına o inanılmaz manzara ve dinazorlar çıkar da adam ağzı açık şekilde bakakalır.." şeklinde tasvir etti. evet gerçekten de öyleydi bu manzara. ama bunu size gösterecek kadar da spoiler katili değildik, olamazdık da..


yolculuk sırasında yosemite'nin iradesine boyun eğmek, belki de istifade edebileceğimiz en mecburi olguydu. çünkü kaldığımız evin bahçesinden parkın girişine kadar giden yolda dahi kimsesizlik ve yoksunluk çekiyorduk. çünkü dünyanın en güzel ulusal parkın yanı başımızdayken başka bir ağacın gölgesi bize haramda bütün dinlerde, elbette şamanizim dahil. sınırları dışında kalmış bir toprağa kök salmış olmak bile başlı başına aciziyetti peki bu kadar güzel olan sadece yosemite miydi? ona revan olmak bile belki günümüz şartları için bulunmaz nimetlerden biriyken, daha güzeliğini aramak sanki bencillik oscarlarında en iyi senaryoya layık görülmekti. direnmiş, karşı gelmiş, belki kızmış.. her şeye böyle doğal cevaplar verebilmek dahi insanlık için büyük başarıyken, halefin selefe olan benzerliği dünyanın geri kalanını tamin dahi etmedi.


sonrası mı?

sonrasında biz manzaraya bakakaldık bütün benliğimizle. ağzımızda çıkan onca lafa rağmen bütün kaya parçaları selam durdu, o dehşetengiz büyüklük karşısında..

elbette içimizde yosemite'nin ayak izleri..




..week 48 is over!