
...sonra tramisu ve soğuk olmayan bir su söyledi. öyle ki; bardak bile az geldi hayallerindeki özgürlüğe, geri gitti. çantası o kadar ağırdı ki taşımaktan omzu ağrımış, sürekli bunu mırıldanıp duruyordu. o kadar tatlı geldi ki o mırıldanma; ne gerek vardı diye düşünmeden edemedim o tramisuya..ya.
önce bıçakla tatlının üzerindeki kahvelerle oynadı, daha sonrada tatlının geleceğiyle. o kadar güzel oynadı ki; sanırım o bile tahmin edememişti bunu!
gelelim hikayenin devamına; bu hikayenin devamı yok! başıda yok aslında, sadece yapılabilecek en anlamlı şeyi yapıp gitti. aynı kurşuni renkler gibi sürülmek istenmeyen renklere bürüdü bütün dünyamı bu terk-i diyar ile. halbu ki sezen bile sürülmek istememişti..
şimdi bu hikayeye bir son bulmam lazım ya işte o söyledi sonunu;
29.06.09 Kuzu'dan :)
beyaz zemindeki kırmızı ruj lekesinden gelen edit;
"yok olmaz erken daha, biraz geç kalın ne olur, hiç hazır değilim henüz"
"yok olmaz erken daha, biraz geç kalın ne olur, hiç hazır değilim henüz"