paris'e giderken alınacaklar...


uyuyamıyorum son zamanlarda, bir terslik var sanki; bir yerlerde olmamış henüz kopmamış bir fırtınayı bekliyor gibiyim. kafayı dağıtmak için paris'e gitmek istemek bile sanıldığından daha karmaşık! koçaman bir korada herbiri aynı notayı çalarken elindeki entrumanı bırakmış onları dinleyen bir müzisyen edasıyla bakıyorum artık insanlara. acaba şimdi ne yapacaklar der gibi. sebepsiz, rücu halinde...

kıntıları paylaşmak üzerine konuştum geçen bi dostla, anlattı dinledim. sesindeki tedirginlik o kadar içtendi ki sanki; "söylüyorum ama sakın aciz olduğumu sanma! ben bunlar gibi daha neler devirdim şu yaşıma kadar..." der gibiydi. 

gibiydi diyorum fark ettiyseniz. görmedim çünkü yüzünü. 
ne olduğunu bilmeme rağmen bimemezlikten geldim, suçluyum kabul ediyorum.

en azından kaza mahallinde; "112 acil'in numarası neydi?" diye haykıran kızdan daha masum değilim onu biliyorum...