soğuğun yeryüzündeki en güzel hâli; st.petersburg

.

tam üç senedir her şubat ayı, hatta bundan öncekilerde her 14 şubat'ta yurtdışındaydım. bu seferde biraz daha kassam 14 şubat'ta yurtdışında olacaktım ama iki günlük bir sarkma oldu. ha benim için bir önemi yok elbet illa o tarihte yolda olmanın lakin; üç sene üst üste gelince insan biraz olsun aşık olduğu asıl şeyin yolda olmak, yolcu olmak olduğuna inanıyor. hal böyle olunca da neye niyet ettiğiniz giriyor devreye, neye iştirak ettiğiniz belki de. neye, kime söz verdiğiniz. ben kendime söz vermişim efendim biraz, kalan sağlara eyvallah demek için. onlara olan def-i huzurumuzu tebessüm ederek yapıyoruz ya? hah! işte benimde kazancım bu olsun..

bundan önceki yazıda St. Petersburg'a gideceğimden bahsetmiştim size. gittim, döndüm efendim. boynumun borcu olanı okuyorsunuz şuan. kendime ve bu günlüğe girip okuyan herkese olan borcumu yani. gittiğim ülkelere bir çok kere aşık olup döndüm. şehirlerine, insanlarına, osuna, busuna belki. ama bu sefer gitmesine aşık oldum, orada kalmasına, yolda olmasına, yolcu olmasına. hepsinden çok orada olmasına aşık oldum. her sabah uyandığımda hem de. o yüzden anlatması daha bi' güzel gelecek bu şehri. nedendir bilmem daha bi' uzun anlatasım var hatta. şans mı diyelim buna artık. siz karar verin..


uçak yolculukları ne zaman yaklaşsa heyecan kaplar içimi. bir kaç kere kokpitte uçma deneyimi yaşamış olmamdan (ki benim pilot arkadaşlarımda var) tutunda, gitmeye sebebiyet verdiği için severim kendilerini. iş bu yüzden ne zaman uçağa binsem bi' fotoğraf çekerim. bu da onlardan biri. bi anlamı yok, arayanı çıkışta bekliyorum..

gitme fikri deyince geçenlerde twitter'da yazdığım;

dünyadaki en hüzünlü ses; birlikte yolculuğa gidemediğin insanların valizlerini hazırlarken kulağınıza çalınan fermuar sesidir..
cümlesi geldi. sanırım bu yüzden her gidene imrenirim. nereye gittiğini bilmesem de..

girizgah uzun oldu biraz pardon. lakin hemen konuya giren insanlardan değilim ben. olmadım, olduramadım. St.Petersburg şehrinden, soğuğundan, güzelliklerinden, az biraz tarihinden, insanından bahsetmeden önce şöyle bir hesap kitap yapma ihtiyacı hissettim. çünkü her seferinden böyle bir seyahati ne kadara yaptığım merak konusu oluyor. gerçi bunu bir başka yazıda daha detaylı anlatıyor olucam; lakin bu sefer sadece orada ne kadar para harcadığımı (uçak bileti hariç) söyleyerek başlayayım. 5 gece konaklama (ki bunu da başka bir yazda detaylı anlatıcam), şehiriçi ulaşım, yeme-içme, her gece dışarı çıkıp eğlenme, dönerken aldığım bir kaç hediye dahil toplam; 200$ > 354TL > 6020RUB görüldüğü gibi o kadar da uçuk bi' miktar değil. unutmayın konaklama dahil dedim, yeme-içme dedim, eğlenme dedim, ne duruyosun sende git dedim. daha ne diyim ya..


soğuk memleket vesselam. benim elim ayağım çok üşür, ben öyle kolay kolay ısınamam diyen insan için değil. hele soğuk havaya çıkınca başım ağrır benim diyen insan için hiç değil. çünkü ben oradayken gündüzleri ortalama sıcaklık -20 ila -23 derece arasındaydı. bakın gündüz diyorum. gece bu sıcaklık çok daha düşük. hatta bu seneki kış ayı sıcaklıkları son 10 yılın en yükseğiymiş. gerisini siz düşünün artık. o yüzden gidilecek tarih kesinlikle mayıs-haziran ayları. dostoyevski'nin de romanına isim olan ve St.Petersburg'un dünyada adını duyurduğu white nights yani beyaz geceler olayı aşağı yukarı bu tarihlere denk geliyor. hava hem mevsim normallerine daha yakın oluyor (ki yine de akşamları üzerinize bi' şey almadan olmuyormuş) hem de hava neredeyse hiç kararmıyor. ben görmedim ama halkından dinlediğim olay şöyle. gece 03:00 dan 06:00'a kadar sadece bir alacakaranlık oluyor, 06:00'dan sonra hava tekrar aydınlanıyor. yani saat 24:00'da bildiğiniz gündüz gibi. elbette alışmayan insan için pekte güzel bir durum değil. normalde uyuduğunuz saatlerde hava aydınlık. bu da tabi ki uyku düzeninizi altüst ediyor. ne olursa olsun bu tarihte gidin siz. çünkü insanlar o saatlerde deliler gibi eğleniyorlarmış. bütün kış evlerine tıkılan halk kendini sokağa atıyor. yaşamak lazım. gerçi kış aylarında da farklı bir sorun var. o da havanın saat 10:00'a kadar aydınlanmıyor oluşu. bu da kolay bi' şey değil. çünkü alıştığınız saatlerde aydınlık bir hava bekliyorsunuz ama nafile. hava bildiğiniz kapkaranlık. o yüzden dışarı saat 11:00'dan erken çıkmak mantıklı değil. bu yüzden gece çok güzel eğlenin, geç yatın ve geç kalkın. çünkü St. Peter'e gelen bütün gezginler böyle yapıyor :) (gece hayatından bahsetcem, biraz sabır..)