suya hasret kaldıktan sonra damacanadaki bayana ve lady diana


sudan bahsedicem bugün. ama tutup; "hayat kaynağı, ne kadar güzel di mi içellim, içirelim" şeklinde rutin bir beyanatla değil tabiki...

aklıma mahalle maçları gelir hep. koşardım deli gibi, bir de mahallenin en iyi topçusu olunca tabiki beklenileni vermek lazım. bundan mütevelli su konusunda acı anılara sahibim. koçaman bahçesi olan bir evde büyüdüm ben, içinde bilmediğim envai çeşit meyveler vardı. tabiki onları sulamak içinde bir çeşme; ama ucunda hortum takılı...

o koşmaların sonrası o kadar susardım ki, çeşmeye gidip kana kana su içmek için bir o kadar daha koşardım. buraya kadar hepsi çocukluğumun neşeli anıları anladığınız kadarı ile...
gelelim acıklı tarafına; o çeşmeye takılı bilmem kaç metrelik hortumun ucu öyle bir yere giderdi ki, onu bulmak için kafayı yerdim. uzun bir çabanın sonucunda buldum diyelim birde o hortumun içindeki ısınmış ve günlerdir bekleyen suyun akmasını beklemek varya işte o ölüm gelirdi. o su akacakta peşinden soğuk, buz gibi gelecek. bekle de gelsin !?!

şimdi bakıyorum da yukarıda dediğim gibi güzel anılar değilmiş, en azından suyu bekleme durumları __
ne vardı bize de yukarıdaki gibi hatunlar verseydi suyu, onların elinde içseydin üzerimizdeki çocuk masumiyeti kostümünü çıkarmadan !!!

5 ay taksitli edit; yine çok yedik ya! güya yavaş yavaş yicektik, şiştim ben valla..!