cote-d'azur'dan çıkıp italya sınırına dayanmak

.


devrim yorucu bir eylemdir!


uzun zaman sonra aynı yere yapılan seyahatlerin, eskiye nazaran nasıl olduğunu karşılaştırma şansım olmuştur hep. çünkü seyahat ettiğim ülkelere/şehirlere sadece bir kere değil de, bir kaç kere gitme fırsatı kolluyorum. bu sanki sevdiğin insanı aldatmak gibi. bir kere vazgeçtiğin ya da terkettiğin güzelliğe dayanamayıp geri dönmek hatta, bilmiyorum.. çabalamıyorum da aslında. çünkü seyahat etmek kavramını genelleştirmek ya da belli kalıplara sokmak, onun temelinde yatan özgürlük kavramıyla taban tabana zıt. yani siz belli özelliklerini sevdiğiniz bir ülkeyi/şehri sadece bu özellikleri için tekrar görmeye giderseniz, az önce anlattığım durumun tam tersini yaparsınız. peki bu yadsınacak bir durum mudur? hayır.. hatta o kadar güzel gelir ki bazen, beyninizde çakılı kalan hatıraları yenisiyle değiştirmek istersiniz, ivedilikle. eskilerini silerek hem de.. tıpkı aşık olmak gibi bir kadına, hiç olmadı bir erkeğe. 


bundan sanırım beş yıl önce gitmiştim nice'e ve cannes'a, daha doğrusu fransa'ya. sonbaharın sonlarıydı. yani mevsim, o şehri ya da ülkeyi sevebilmem için elverişli değildi. bahane de olabilir şuan söylediklerim, bilmiyorum ama değildi işte. o kadar az parayla gitmiştim ki hem, dört gün boyunca tek yaptığım şey sokak arasındaki o küçük pizzacıdan tanesi 5€'ya pizza yemek ve bütün şehrin sokaklarını deliler gibi gezmekti. ıslanırken şehri benimsemeye çalışıyordum, olmuyordu. şimdi düşünüyorum da iyi ki olmamış. sırf tekrar gidip anlayabilmem için yapmış bunu bana. onu kışın değil de, yazın görmemi istemiş. 

işte sürekli bahsettiğim "şehirlerin ruhu" bu! insanlardan farkları yok aslında. kötü dönemlerine denk gelebilirsiniz, hatta nefret bile edebilirsiniz. çabalarsınız anlamak için ama olmayabilir de. burada devreye siz giriyorsunuz işte. sakin sakin salınan söğüt yaprakları mı olmalı mekanınız, yoksa nefret etmeye ramak kala terk ettiğiniz o şehirler mi? biz bu sefer söğüt yapraklarını değil de, şiddetine mazhar olduğum(uz) o şehirleri seçtik. cote d'azur'u seçtik.. 


size hep bahsediyorum ya, bir ülkeyi içinize sindirebilmek için bir şehrine gidip orayı gördükten sonra çıkıp dönmeyin. başaramazsınız! illa ki eksik kalır bir şeyler, tam olmaz. daha fazla köy, kasaba görmeye çalışın. gittiğiniz şehre en yakın köye gidin mesela.. üç olur, beş olur bi' km katedin yani. başta da dedim ya; devrim yorucu bir eylemdir!


biz artık öyle yapıyoruz, yoruluyoruz yani. kilometrelerce yolu sırf devrim yapalım diye katediyoruz her seferinde. o kadar zevkli, o kadar güzel oluyor ki; otoyol kenarında gördüğümüz ve sırf tabelasında üzüm var diye bir şarap üreticisine misafir oluyoruz. kadeh kadeh tadıp, şişe şişe şarapla çıkıyoruz sonra; roseler ağırlıklı!