belki mesela sen de sukiyaki sosu yapmadın evde..

.

sanki biraz dışında kalıyoruz hayatın, ya da yaşadığımız şehirlerin..

bütün olanakları içiçe geçmiş; bizi memnun eden ve etmeye devam edecek her mevcudiyetini sayısız istikrar abidesi hırslarından arındırmış, saf mutluluk bahşeden şehirleri özlüyoruz farkında olmadan. savaş ganimetlerinden miraz kalmışcasına saldırdığımız bu toprakların bize zülmü de olabilir elbette, bilemiyorum. lakin biraz dürüst olunduğunda göreceğimiz tek gerçek, hakettiğimiz zamanı yaşamıyoruz. ya çok gerisindeyiz, ya da çok ilerisinde. misal para transferleri ne ara yapablir olduk cebimizdeki telefonlardan? daha değil miydi bankaya gidip birine para yollamak için girdiğimiz sıralar.. şehirlerin buna şahit olması bir yana, bize sundukları perspektif kaygıların birazı da bayatlamış sanki. ben gördüğüm şehirlerde; özellikle içinden su geçen, kanal olan, ırmak akan şehirlerde bunu daha çok yaşıyorum. bize alelade görünen hüzünler, bu şehirlerde sanat eseri gibi dökülüyor önümüze. usta heykeltıraşların elinden çıkmışcasına narin, bir o kadar da aciz bırakan.. 


içinde de dışında da aynı duyguyu uyandırdığı için bizi nefessiz bırakan, her adımda sonsuz bir acziyeti gözlerönüne seren bu hovardalık değil miydi onları bizden ayıran zaten. birikmiş, hatta eskik bırakılmış her duygunun sanki yokoluşu.. 


madem bu kadar eksik bırakılacaktık bu hiçlikten, neden bir yanımız devam ediyor bunu istemeye.. sadece erkeklerin bildiği o cumartesi gecesi olayındaki gizem kadar bizi güçsüz bırakan bu pejmurdeliğimiz,  salıvermeli artık hepimizi. 

çünkü yakındır bu sancılardan bize mazhar olan bu payın elimize ulaşması!

.