kendi sancılarımızın alelade ortalıkta durması ne kadar da garip. halbu ki onların da bize sağladığı ve bizim onlar için beyanda bulunduğumuz argümanlar nereydese aynı. sağı solu belli olmayan bütün öfkelerde kendimizi, belki sonu gelir diyerek de nefretimizi pohpohluyoruz. sonu çoktan yazılmış bütün romanların başkahramanı gibi dolanıyoruz ortalıkta. best seller olmuş bütün eserlere atıfta bulunarak geçmiş ömürlerimizi, sizin ya da bizim olmasının bir önemi kalmıyordu yayınlanan son resmi gazate kararnamelerinde.
baktığımızda bizi siz yapan bütün konular zaten konuşulmuşken, hiç ortası yokmuşcasına sallayıp duruyoruz cümleleri. bazen ürküten, bazen seven, bazense "bırak orada kalsın" dediğimiz ne varsa peşimizden geliyor. dört başı mahmur düşlerimizin o dehşetengiz incelikleri yüzünden yaşıyoruz bunları elbet. sorgu sırasında itiraf ettiğimiz aşk cinayetlerimiz gibi. sadece bizim bildiğimiz sihirleri, ayna karşısında yapıp hayran oluyoruz kendimize. her yıl olduğu gibi bu yıl da piyangoya ümit bağlıyoruz, almadığımız halde.
peki sırada ne var?
ayak basmadığımız coğrafyaların olası güzellikleri mi, yoksa sadece yiyenlerin bildiği o gizli tariflerlerin satıldığı bilmem kaç yıllık aile restorantları mı.
hepsine razıyız, hepsine karşı.
çünkü bilmediğimiz ne varsa görmediğimizden
di..
.






