bazen susmaya gelirsiniz ya

.

..hani saatlerce konuşursunuz..

"zamana karşı koymaya başladığında insan; kaybedeceğinin farkında değildir. bunu bilmeden yapar her şeyi. bilmediğinin farkına vardığında da hep bir başka sefere deyip kabul eder yenilgisini. bir yudum daha alır elindeki kadehten, bir nefes daha çeker içine bu sarhoşluğu.."

böyle tırnak içine alınmış bir paragraftır işte hayat. dört başı mahmur bir pespayeliğin tam ortasındadır kendileri. kimseye eyvallahı olmayan yırtık bir çoraptır hatta; gittiği misafirlikte kendini saklama gereği hissetmeyen. asılsız dedikoduların kaynağıdır. ikinci kere kullanılan sallama bir çaydır belki de; ilkinin tadını hiçbir zaman vermeyen..

defalarca yazıp silinen ilk satırdır en çok satan romanınızın. loş ışıklar altında sizi o ahşap masaya hapseden intihar mektubunuzdur. geride bıraktıklarınızı hiç düşünemeden çıktığınız en uzun yolculuğunuzdur belki de; belki de size sunulan onurdur..


yalnızlık ise; ağlamayı kendine şükran saymış devşirme bir gülümsemedir. kendi başına olmaktır milyonların arasında. hayranı olduğunuz grubun konserinde, gözlerinizi kapayıp o en sevdiğiniz parçayı onlarla birlikte söylemektir. sigarasını yakmak için sizden ateş isteyen birinin suratına içinize çektiğiniz sigaranın dumanını üflemektir. defol git başımdan dercesine..

gülmektir aslında hayat. buruşmuş zeytinlerle dolu o cam kaseyi buzdolabının en ücra köşesinde bulmaktır. aylardır dolapta bekleyen beyaz peynir tabağındaki peyniri, yenisiyle değiştirmektir belki de. belki de kaynayan çayın sesine uyanmaktır.. 


şimdi kimlerin peşinden gitmem lazım benim; kimlerin eteğine yapışmam lazım? hani her sabah bambaşka bir ülkenin sınırları içinde uyanmaya söz verdiğim kendime, sırılsıklam sövmem mi lazım..

döndüm sonra..

hayattan açtık kapıyı, sonra yalnızlığa dadandık. sonra tekrar hayata geçip, kendi derdimizin içinde mantarlaştık..

gülen bir insanı görmekle başladı her şey, sonrasında tuttuğunuz elin sıcaklığında akıllandı başımız. girdiğimiz suyun altında akıttığımız gözyaşlarına  inat, kaybolup gitti yaşımız..

sonra yine döndüm..




30 fikre tercüman olmuş:

stuven dedi ki...

bir araya getirilmiş güzel bir yazı. ben bu yazıya ödül veririm :)
bir iki cümleyi tekrar tekrar okudum. özellikle de tırnak içine alınan ilk cümleyi..

herkesin bir hayat tanımı var kendine göre. benim için şehir ışıklarını görmek hayat.

FKH dedi ki...

kesinlikle bu da bir hayat tanımı. gündüzden daha çok sevmek belki de geceyi..

bu yüzden bir ışık aramak belki de. yağmurlu havada sandaletle dolaşmak gibi..

vedat dedi ki...

bilerek yapıyosun bunu dimi? inadına.

Syhn dedi ki...

yazılarını zaten seviyorum da bu benim favorim mi oldu ne..

FKH dedi ki...

@Syhn

aslına bakarsan ben kendi yazdıklarımı favorim olarak alma konusunda biraz beceriksizim. belki ilerde bunu başarırım. ama sen yap çekinme :)

*yazar burada beğenilmenin hazzını yaşıyor..

üryan dedi ki...

Sabah sabah ..Tam da susma kararı almışken..
Neydi şimdi bu?


Hayat, yed-i emin olarak bize bırakılan ve üzerinde tasarruf hakkımızın olmadığını zamanla öğreneceğimiz kısa bir cümle..

yazar beğenilmenin hazzını yaşamayı hak etmiş..

FKH dedi ki...

@üryan

ara vermeye niyet ettiğindne olsa gerek sanırım bu. bekleriz üryan bekleriz. sen git bul bulman gerekeni. dönüşü olan gidişlerin kutsallığı var bugün buralarda..

evden biri dedi ki...

Bu hikaye iki veya üç yıl önce çirkin bir apartmanın altıncı katında başlar ve bir bankacı, bir patron bir de kurumsal colsentırcı arasında geçer. Hikaye kısa zamanda kot pantolonla koltukta otururken: rica etsem tuzu verir misin? den, eşofmanla yere yayılıp bunun tuzu niye yok? versiyonuna döner.Hayat onlar için;
küçük tüple çorba yapıp bu vesile ile oturma odasını ısıtmaktır.
Evi hep birlikte temizlemek, haftasonu birlikte markete gitmektir.
Biri yemek yaparken öbürünün tabakları taşımasıdır.
Yemek kolisini eve taşıyanlara diğerlerinin portakal suyu sıkmasıdır hayat.
Sevmesen de o radyo kanalına itiraz etmeden dinlemektir.
Birincinin ikinciye dua öğretmesi, ikincinin üçüncüye içmeyi aşılamasıdır.
Üçünün de gömleklerinin aynı makinede yıkanmasıdır.
40 m2 evde birbirine değmeden birlikte yaşamaktır hayat.
Herkesin birbirini hava soğuk kalın giyin diye tembihlemesidir.
Yemekleri her daim, eski kolsentırcı yeni terlikçinin yapmasıdır.:)Bu paylaşımın en büyük halkasıdır ve kendisinin anne bilinmesidir.
Eski patron yeni siyonun evin babası olmasıdır hayat, sürekli ondan bir şey istenmesidir onun da bakarız cevabını vermesidir.
Hayat üç kardeş olmaktır.
Diğer ikisinin haftasonları çalışıyoruz bahanesiyle cumartesi kahvaltısında yalnız bıraktıkları bankacının mutsuz( zaten mutlu olduğu görülemez) olmasının ürünüdür bu yazı..
Cumartesi kahvaltım mokoko ulann...

FKH dedi ki...

@evden biri

sana ne desem az. gittikçe susuyorum ismindeki sesli harfleri..

şimdi bu hikayenin üzerinde konuşmalar yapmaya niyetim yok. ama böyle bir hikaye de mahvolan o cumartesi kahvaltısına acırım ben. zeytinli diye aldığın poğaçanın içinin boş çıkması da cabası..

zayıfladım yine. 11 kilo verdim bu hayata. al bir mokokoda benden..

nil dedi ki...

ben fkh'nin açılımını şimdi farkediyorum, kafamda kuyrukları birbirine değmeden dönüp duran kırk tilkinin yoğunluğuna ver :)))

fareli köyün hayalcisi... ben kaç gece minik oğlumu bu masalla uyuttum bir bilsen. umarım büyüyünce bu satırlardaki duyarlılığı taşıyan bir erkek olur...

sevgiyle.

siyoo dedi ki...

@FKH @bankaci ağzınız ishal oluk sizin...:)) bütün mahremiyetimizi konuştunuz lan..:))
Nerden geldiğimizi biz unutmadıkta, insanlar yanlış tanıyacak, yönetim kurulundan sinyor siyoyum ben..:))
@bankacidan gelen edit: bu aysun oruspusu...
@fkhden gelen edit kafki bezelyeye bi bakta okuldan aradılar..:))

FKH dedi ki...

@nil

ilk değilsin merak etme bu farkediş konusunda. ben ne insnalar bilirim ner akşam bu sayfaları okuyup "FKH ne lan?" diyen :)

umarım niyetindeki gibi olur. duyguları taşımasından öte yaşayan bir erkek olur.

selam & saygı

FKH dedi ki...

@siyoo

kardeş sen yanlış gelmişsin!! bu evi otel gibi kullanmaya benzemez, ya da haftada bir gün gelip mıııhteşem kahvaltılara iştirak etmeye. hatta kıçınla küçük bir insanın hayallerini devirmeye hiç benzemez! (*yazar burada farklı taşlamalarda bulunuyor)

düşün artık ne kadar bezdirmiş o master tez durumu ki; o anda bile en sevdiğim şeyi yemek yapmayı düşünüyorum :)

ayrıca ben bundna önceki hayatımda krakerdim! hıhh

misafir dedi ki...

ben nere geldim böle ya?yazıyı anladım hepsi çohzelde fotolarda güzelmiş.tebrik ettim vallahi.eline sağlık.

sahra dedi ki...

bazı yazıları, bazı paragrafları döner döner tekrar okuruz. zevkle... öyle okudum FKH,öyle okudum yazını.
altını çizdiğim bir cümleyi yorum kısmına yazmak istedim. Özür dilerim, yazamadım. öyle ya yazını yeniden yayınlamak olmazdı.

ama izninle bir sorum olacak.
"yalnızlık... devşirme bir gülümsemedir." demişsin, neyin devşirmesi aklıma takıldı; yalnızlık üzerine çokça düşünen biri olarak.

FKH dedi ki...

devsirme bir gulumsemedir dedim evet. cunku yalnizlik kendi basina yasadigin, guldugun anlarda gosterir kendini.devsirmeligi de iste bu yuzdendir. her halini yasadigindan kelli farkina varmaz insan. ha belli olmaz kimi zaman bu durum. bazende suan ki kadar apacik ortadadir..

yorumun ve ziyaretin icin tesekkurler.

Büşra Bayram dedi ki...

ya uf yine harika. Resimlerle süslüyorsunuz ya daha bir okuyasım geliyo daha bi güzel oluyo. Yorum atmaya çoğunlukla çekiniyorum aslında. Ama yok atmalıyım dedim, attım :)

FKH dedi ki...

@Hayal Meyal

iyi etmişsin bu sefer yazmakla. malum kim geliyor kim gidiyor göremiyoruz. sağol :)

imroz dedi ki...

yeni bir yılın başlamasına az kala,hep bir başka sefere dediğimiz hayaller dilekler var yine yürekte bir yudum bir nefes daha..

benim için de hayat
sabah uyanıp pencereden baktıgımda dışarısını bembeyaz görüp kocaman gülümsemektir :)

*ellerine,yüreğine sağlıkbir kere daha

FKH dedi ki...

@zehra

sanırım bir çok kişi için bu böyle zehra. benim içinde zaman zaman kar olmasa bile güneşi görmek..

sahra dedi ki...

rica ederim.
açıklama için ben teşekkür ederim asıl.
dediğin gibi yalnızlık bazen gülmektir, bazen de
Hasan Ali Toptaş'ın dediği gibidir:

Artık vazgeçmiştik tırnaklarımız kesmekten
göğe tutunmak için
yalnızlık biraz da vazgeçmektir.

zevkle okuduk, zevkle yorumladık değerli FKH,
zevkle...

geçerken uğrayan dedi ki...

inanmıyorum ben bunları senin yazdına.eğer öyle ise bunda biiş var.olmalı daha dorusu

FKH dedi ki...

@geçerken uğrayan

böyle bir yorum ilk defa geldi aslında.bunu beğenmemene mi yorsam yoksa beğenmene mi bilemedim şimdi. lakin her kelimesi benden geldi. gelmişliği de bulunmakta hatta. (bkz: bundan önceki yazılar)

ayşegül dedi ki...

oohh mis gibi olmuş,pek güzel olmuş.fotoğraf dediğin siyah beyaz olmalı zaten.en bi güzel o olmuş.
hayata dair bir iki çiziktirmek isterdim ama çok keyifliyim maşallah.maksat canımız sıkılmasın mir'im..

muhabbetle :))

FKH dedi ki...

@AyŞeGüL

eğer yerinde ise moraller hiç başlama bence. sürsün gitsin bu neşeli hal..

allah bozmasın. inşallah. amin :)

Unknown dedi ki...

ve hayat, her yeni gune sukretmek, bazen doyarcasina aglamak, bazen koparcasina gulmek, bazense durmadan yurumektir, onune cikanlara aldirmadan..

yalniz kalmaksa; vazgecistir baska tercihler yuzunden yasamak istediklerinden, bilerek yapmaktir, sonuclarina katlanmak bazen, bazen istemektir, bile bile istemektir yalnizlik :)))

EVRAKA dedi ki...

su fotograf karelerı bazen yazdıklarının bıle gölgesinde kalıyor

sufi dedi ki...

Pozitif yansımalarınla ufak şeylerin yaşamı nasıl mayaladığının ispatı gibi olmuş bu yazın.Devam ettiğin sürece bu göl maya tutar arkadaş.Devşirilmemiş doğal gülümsemelere dönüşür dilerim.Bak bak çayın suyu kaynamış demle istersen! Yüreğine sağlık sevgilerimle.

novella / विश्व dedi ki...

hayat dönmektir kaldığın yere, kaldığın yerden devam etmek üzere...
ne iyi geldi yalnız pazara, kalabalıklaşıverdi anılar... hayalci sürükledi gene kendi peşinden çaldığı bir ıslık ile, fare bu durur mu gidiverdi geçmişin anıları peşine ;)

y. dedi ki...

birtek zaman durağan değil... arzu duyduğumuzu tutkumuzu gerçekleştidiğimizde hersabah vbaşka sınırda uyanmayı istesek de değişiriz. takılırız başka bir hayalin peşine. biz istemesekde orda biryerde hayat yürür. bizse unuturuz, acıyı, tatlıyı, iyiyi ve kötüyü. en son unutulansa dokunuşlar değil, dokunuşların sıcaklığıdır ama genciz onu da unuturuz. değiştiririz kurumuş peynir tabaklarını, yarısı kesilmiş domatesi, tek kalmış salatalığı... bir gece bir pencere önünde bir koku duyarız ve jet hızıyla döneriz yaşadığımız hayata. çünkü kendi yalnızlığımız içinde hatırlamak isteriz dokunuşlaarın sıcaklığını, peynir tabaklarını değiştirebilme gücümüz olsun diye...

nerede nasıl mutluysan öyle bir yıl olsun seninkisi.

sevgiyle...

Yorum Gönder

hani duşa girersin de su ısınana kadar geçen süre içinde yaşadığın üşüme vardır ya?

hahh işte o anlarda aklına takılan bir yorum olsun..