"içsel gecelerin düşsel avuntularına sırt çevirip senden söz açmak... güzeldi !.." Bir alışkanlıktan öte olan şeylerden bahsedicem bu sefer. Belkileri tutup kulağından yanıma oturtucam, ona nasihatler edicem bildiği şeyler hakkında. Kendine pay çıkaranlar için sadece bir nasihat; pay öyle çıkarılmaz işte böyle çıkarılır..!
başlangıca bakarsak bahsedeceklerim çok önemli gibi durmakta. Bilinler bilir, ben sadece detayları anlatıyorum. Hepimizin yaşadığı, o yazı tahtasına tırnaklarını süren çocuk edasıyla. Belki sinir bozucu ama; okuyunca yüzde beliren gülücükler için para almamam sanırım durumu eşitliyor. (bkz: 1 - 1)
topitoplardan bahsedicem. Hani şu herkesin hayatında bir kere yeme cürretinde bulunduğu, kimileri için şekerlerin kralı, kimileri için bir seks objesi... İtiraf ediyim yemeyeli sanırım 20 seneden fazla oldu. Sadece bir sohbet sırasında(bkz: lanetin tarihçesi değişiyor) aklıma gelen ince detaylar için açtım bu sefer sayfayı. Hakkikaten bazıları için hastalık boyutundadır. Alırken öyle bir iki tane de almazlar. İlk önce dükkan sahibiyle yapılan " Kolalı var mı.?" sohbeti, yerini topitopların üzeri kırmızı plastikten kutusunun içine elini kaldırmakla devam eder. Sebebi çok bellidir. Bütün kolalılar (ki bazı zamanlar elmalı da olur bu) bitmiştir ve o kırmızı plastiğe takılı kalanlar sadece diğerleridir. Ne kolalı vardır ne de elmalı. Hayal kırıklığı değildir aslında bu, eğer bulunamazsa bile kesinlikle kalanlardan bir iki tane alınır. Hadi bakalım sırada ne var..?
tabiki o muhteşem anda sıra. Topitopu yemekte yani... Nasıl bir zevktir gerçekten unuttum. O jelatinin ilk açılma anı. Bazen çok iyi kapatıldığı için dişle açma telaşı, sabırsızlanmalar hepsi bir diğer bölüme geçmek içindir. Tabiki başaran yine hep siz olursunuz. O ilk tadı alma anı, hani şu tükrük bezlerinin daha fazla çalıştığı lahza (bkz: eski dilde "an") sanırım herşeyin başlangıcı, geri dönüşü olmayan bir gondol korkusu gibi. Artık binmişsinizdir yani... İlk seferinde şekerin kuru olması tad almayı ne kadar zorlaştırıyorsa da, ıslandıkça alınan o kola tadı, kendinden geçmek için yeterde artar bile... Gittikçe küçülmektedir artık topitop; üzülür kimisi, kimisi buna bir anlam veremez (bkz: ben) ama herşey bitmemiştir. Sıra o beyaz plastik çubuğun topitop ile birleştiği yerden kırılıp tamamen ağza hapsedilmesine gelir. İşte bu an zevk doruklardadır. Bilmem kaç yüzyıl önce tanımlanamamış bu ihtişam pırıltıları, yerini alınan tad ve lezzet ile hisseli harikalar kumpanyasına bırakır, açıktırda perdesi bu sefer...
ne kadar hapsedersek hapsedelim, şekerin içinde kalan küçücük plastik parçası özgürlüğüne kavuşacaktır. Onu dışarı çıkarmak için gönderilen iki parmak (ki her zaman işaret ve baş parmaktır) ve onu çıkarırken üzerlerine bulaşan şekerli hal onları yapış yapış eder. Bu aslında onlarıda yalamak için bir sebep teşkil eder. Zannımca bilerek gönderilmişlerdir. Ne kadar bilinçli yapılmıştır öyle değil mi..? Aslında alışkanlıktır bu, bilerek yapılmamıştır. Onlarda yalandıktan sonra geriye kalan; buruş buruş olmuş bir jelatin kağıdı, biri diğerinden daha uzun beyaz plastik çubuklar (ki onların uzununun içinede hava üflenmeden gönderilmez) ve ağızda kalan ya elmalı yahut kolalı tad !..
sırada ise acaba vardır. Acaba bir tane daha yesem mi sorunsalı. Aslında yetmez ama; bu anlattıklarımdan sonra gidip bir tane topitop alacakları düşünürsek zaten onlar bu duyguların hepsini yaşayacaklar. (bkz: ağzınız sulandı ve dilinizi üst damağınıza sürüyorsunuz şuan, şimdide yutkundunuz) Unutmadan, yukarda iki tane parmaktan bahsettim. " (ki her zaman işaret ve baş parmaktır) " bu sırada o iki parmağın hangisi olduğunu hatırlamak için parmağına bakmayan ya da onlar birleştimeyen varsa topitop ısmarlarım :)
0 fikre tercüman olmuş:
Yorum Gönder
hani duşa girersin de su ısınana kadar geçen süre içinde yaşadığın üşüme vardır ya?
hahh işte o anlarda aklına takılan bir yorum olsun..