"zamanlama" hakkında yapılan sohbetlerin birinden çıktım az önce. kendisine sorulan soruları içtenlikle yanıtlayan zaman; aslında bu kadar da büyütülecek bir şey olmadığını, ileride daha da güzel olacağına inandığımız her şeyin normalde de olabileceğine dair elinde bazı kanıtlar olduğunu söyledi.
"- bunları açıklamanın zamanı gelmedi mi?"
..diye sorduğumda ise; "zamana zamanla alakalı sorular mı soruyorsun" diye mantıklı bir cevap verdi. kendine göre mantıklıydı evet; ancak ben hala elindeki kanıtları merak ediyorum. yapmamalı mıyım?
tükenmez kalemlerin yazmadığında ne kadar da gıcık şeyler olduklarını anlatmaya başlasam ne kadar sürer acaba? gerek var mı? yok mu? peki..
evimin penceresinden baktığımda gördüğüm manzara bu. kimisi için güzel gelebilir, lafım olmaz. kimisi içinse merak unsurudur eminim, neresidir burası diye tahayyül ettiren. benim için ne olduğuna dair destanlar yazabilirim aslında. kısa ve öz anlatmam gerekir diye kendime telkinlerde bulundum şimdi de.
sanatsal kaygıdan bahsedelim birazda. eski buzdolaplarının çıkardığı sesi hatıranıza yer ettiren bir eksi mutfak misali. elinde çekici, koca bir taşı modern bir sanat eserine çeviren pipolu, kalın çerçeve gözlükleri olan, belki fötr şapkalı. belki..
hangisi daha özgür?
suntadan yapılmış bu ahşap tünel mi; yoksa bütün gün ayakta, gelen misafirlerin sanat eserlerine zarar vermesini engellesin diye orada görev yapan bu adam mı?
"asık suratlı antilopların sanat üzerindeki etkisi" konulu konferans sırasında verilen kahve molasında görüşlerini aldığımız kuzey amerika antilopu frank;
"postumun üzerinde sevişmek mümkün değil" diyerek konferansın sekansını belirledi.
naif vücudunda garip lekeler peydah olmuştu nalan'ın. komiser kemal ise bunun işlediği cinayetten ötürü olabileceğini düşünüyor olsa gerek ki hemen sordu;
- bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?
kanepe taşırken geri geri yürümek bir mutsuzluk tanımı olarak adledilebilirse eğer; bir insanın işler ters gittiğinde gülümsemeye başlaması da, aklına suçu atacak başkasını bulduğu anlamına gelmesindendir diyebiliriz.
hayat ne garip böyle; klozette çamaşır deterjanlarının arkasında yazılanları okumak filan..
pi sayısının virgülden sonraki ilk üç basamağı dahil otuzbir basamağının asal olması bir tesadüf değil biliyorsun değil mi? 1415926535897932384626433832795028 sayısını kanıt olsun diye buraya konmadı elbette. sadece güzel görünür diye yazdım. içten itiraflarda bulunuyorum sana, anlıyorsun değil mi?
dünyanın en güzel replikasının bir zippo çakmak olması o kadar doğal ki. hatta bu doğallığı içten bir kaç cümle ile pekiştirmek istiyorum. çok içten olacağı için sadece bir kez okumanızı rica edicem yalnız. sebebini yeni zelanda'daki ilk yazımda açıklayacağıma söz veriyorum. "unutursun ama" diyenler olabilir diye işimi garantiye alıyorum. o unutmaz merak etmeyin..
besin zincirinin son halkasında tüketicilerin değil saprofitlerin bulunması gerçeğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. zincirin tüm halkalarında bulunduğunu kabul ettiğimiz çürükçül canlılar sadece son halka deyince de akla gelmeliymiş. gerçek ilk günden beri ortadaymış meğersem. tıpkı kaybettiğiniz şeyin her zaman halının üzerinde olması gibi. gibi..
içinde yaşadığı denizi bilmeyen balıkların bir süre sonra başında "b" harfinin düşmesi, ilerleyen dönemlerde onların "alık" olmasıyla doğru orantılıdır. formul vermek gerekirse;
(sütlaç x fırın kabı / üstünün kızarma oranı)*
* sağlaması yok.
dünyadaki en güzel sarı "nikon sarısıdır". bugün ki aforizma saatimizin de sonuna geldiğimize göre gördüğünüzün bütün fotoğrafların NİKON D700 ile çekildiğini açıklamama gerek yok sanırım. bundan sonraki bütün fotoğrafların da bu makine ile çekileceğini düşünecek olursak; yeni zelanda'da bu bloğa yazacak daha çok hikaye çıkacak gibi. "gibi" ile gitmeyecek bu sefer cümle;
..bu bloğa daha çok hikaye yazılacak.
* nikon d700'ün katkılarıyla..
okuyucuya not: bu okuduğunuz cümlenin bir üzerindeki cümleyi yazmak için çok bekledim.
23 fikre tercüman olmuş:
hayırlı olsun... insanın çok istediği bir şeye, 40 kere söylemekten daha fazlasını yaparak sahip olacağı düşünülürse... yaptığın her şeye değmiş ve değecek. hele de yeni zelanda'dan yazılacak olanlara.
40 metrekareye 3 zeka ve galonlarca hayal sığabilir, koca dünya irice bir kız çocuğuna dar gelebilir.
herşey olur.
olabilir. bir kadın evi olabilecek bir hatta iki adayı alabilir düşlerine, aynı anda bir adam hayalim dediği bir düğmeler çarklar ve mercekler mekaniğinini avuçlarında tutarken.
herşey olur.
evde yalnızken gidenin bıraktığı bir iz görebilirsin ve bilebilirsin o gitse de artık yalnız olmadığını veya göğsünde yatarken bibaşına ağlamaklı kalabilirsin.
herşey olur.
bir evde 3 manyak bir dervişi yıpratır, o bir ilahi mırıldanarak gömer hepsini şarap kadehlerine.
herşey olur.
bazı şeyler olur biter, izleri kalır omuzlarda. bazıları bitmez, salak bir gülümseme olarak yapışır şaşkın suratlara.
herşey olur.
gitmek isteyen 4 metrelik regetta teknesi ile 60 senede de aşar yedi denizi.
herşey olur..
hayalcinin sanatı kut ile dolar,
besle bizi d 700 den sağdıklarınla...
çünkü herşey olur, ve senin gözünle o makineden geçen her sıradan an, artık sanat olur..
@novella
teşekkür ederim. bundan sonrasında da yeni zelanda yazılacak olanlara niyet etmelerdeyim :)öyle olacağa da benziyor zaten..
@gaia ve uranos
uzun bir hikayeyi bitirmek için büyük bir yazara ihtiyaç duymuyorsa bir roman; kelimelere inanılmış demektir. sadece bu yüzden bile yazdıklarının neye iştirak ettiğini anlıyorum.
gönlüm de ferah, fikrimde. bunun içindir ki gitmek gerekir NZ'ye..
pek anlamam makinadan lakin gerçektende farklı olduğu belli.ama altlarında yazanlar nedir pek anlamadım.onlarıda anlat?
Sıradışı.
Madagaskar'a uğrarsan belki fotoğraflarını görürüz.
çok fena, içimden seni şanslı hergele demek geçiyor yahu... ( nikon d 7000 üzerine)
sevgiyle.
"cevap; yeni zelanda'ya gitmeden önce yaşamak zorunda kaldığım evin penceresinden gördüğüm manzara. "
:)) Ne zaman gideceksin?
Öykü zamanı demek. Çok iyi :)
Ben nikona nikon demem, içinde benim fotoğrafım olmadıkça. Nokta.
@spiderweb
madagaskar'a uğramak gibi bir niyetim yok. lakin yolumun üzerinde ise elbette elim gider deklanşöre. güzel bir yer diye duyumlar alıyorum zaman zaman. yeni zelanda kadar değildir ama orası kesin..
@sözlükten gelen
fotoğrafların altlarında yazanları anlatmak için çok zaman lazım bana. ben o zamanı daha hayırlı işler için kullanmayı planlıyorum :) hem neresini anlamadın ki? merak ettim bak..
@y
"şanslı hergele" mi? ahahha :)
ne diyim ki ben şimdi. de desem olmaz deme desem o da olmaz.. olmaz işte :p
@Ümit Orhan
Ümit inan ki zamanı konusunda kesin bir şey yok. kesin olan tek şey bu bedenin oraya gideceği, yalnız olmayacağı, belki çok garip olacak ama orada öleceği..
@Vladimir
umarım öyledir :)
@Çinnn
ona nikon dememek için kör olmak lazım. aman diyim aman.. yanlış sularda yüzmemek lazım :)
fotoğrafların hiçbirinde özgür bir nesne ya da biri göremedim. hepsi bir yerlere bağlanmış. belki yeni zelanda'da vardır özgür bir şeyler/yerler:)
@hypnos
özgürlük üzerine değil belki ama Nikon üzerine olabilir diye düşünüyorum :) bırak birazda seviniyim ya.. hemen saldırılar hemen bi'şiyler :p
aaa ne saldırması azizim, yazılarını ve daha fazla çektiğin fotoğrafları görmek istiyorum dileğimi dolaylı anlattım:)
@hypnos
şakaydı zaten ya :) inşallah dediğin gibi olacak. zaten yeni zelanda'da bundan başkası da düşünülemez.. olacak efendim inşallah olacak..
garip bir yazı bu.fotoğraflara söyleyecek lafım yok zaten.tebrik ederim
benim o cümleyi kurmam için ne kadar beklemem gerekecek ki ... ahh ah hayalci ah :)
@nil
inşallah beklemezsin nil. inşallah..
uğurcum tebrik ederim. yine güzel yazmışsın, çekmişsin..
ayrıca yeni makinen de hayırlı UĞURlu olsun :) umarım daha çok fotoğraflar çekersin. bizler de beğenerek görme fırsatı buluruz.
mehmeT
gittim, gezdim, geldim, havamı attım olmuş bu! anneme diycem ;)
@mehmeT
teşekkürler. hem makine hem de yazdıklarım hakkındaki görüşlerin için. dediğin gibi inşallah NZ den fotoğraflarla yazılarla dolar burası..
@Syhn
yok öle bişey :) gitmedim gezmedim.. lakin en kısa sürede gitmek gezmek yazmak istiyorum. jöle kıvamında..
Kıskançlık ve muz kabuğu Pepe!..
Yorum Gönder
hani duşa girersin de su ısınana kadar geçen süre içinde yaşadığın üşüme vardır ya?
hahh işte o anlarda aklına takılan bir yorum olsun..